25 Eylül 2017 Pazartesi

ANAYASA’DA İDARİ USUL İLKELERİ


İdari usul  idari işlemin kurulmasından önceki süreçle ilgilidir ve idarenin takdir yetkisi içinde almış olduğu karar ve işlemlerde idari otoriteyi demokratik yöntemlerle bağlayarak onun hukuk dışına çıkmasını önlemek, hukuka uygun davranmasını sağlamak amacını taşır. İdari usul, “idari faaliyetin hangi idari makam tarafından hangi biçimde, hangi aşamalardan geçilerek yapılacağını gösteren ve ne şekilde “tespit” edileceğini ortaya koyan kurallar bütünü” şeklinde tarif edilebilir. İdari usul ilkeleri sayesinde idare; işlemlerini kapalı kapılar ardında tesis etmeyecek, bireylere işlem tesis edilmeden önce işlem hakkında bilgi edinme imkanı tanıyacak ve onlara gerekli bilgi ve belgeleri sunma imkanını da sağlayacaktır.  İdari işlemlerdeki şekil ve usul kurallarında bu kuralların konuluş amaçları ve işlevleri dikkate alındığında, bu alanda idarelerin geniş bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.[1]

İdari usul ilkeleri sayesinde idare; idare, işlemlerini kapalı kapılar ardında tesis etmeyecek, bireylere işlem tesis edilmeden önce işlem hakkında bilgi edinme imkanı tanıyacak ve onlara gerekli bilgi ve belgeleri sunma imkanını da sağlayacaktır. Genel bir idari usul kanunu olmamakla birlikte idari yargı içtihatlarıyla oluşmuş yetki ve usulde paralellik gibi idari usul ilkeleri de mevcuttur. idari usul kuralları hakların korunması açısından yargısal denetimden önce bir ön sorun olarak incelenmelidir. İdari karar ve işlemlerin tesis edilmesinde belirli bir usulün bulunmayışı, kamu yararının göz ardı edilmesine ve kamu hizmetine yabancı unsurların idari işlemin tesisinde rol oynamasına neden olabilir.

Gerekçe, dinlenilme, savunma, re’sen araştırma, usul ekonomisi, danışmanlık, hukuki yardım ve başvuru yollarının gösterilmesi gibi idari usul ilkeleri mevcuttur.

Türk idare hukukunda idari işlemin yapılışı sırasında işlemden etkilenecek kişilere, genel bir usuli hak olarak dinlenilme hakkı tanınmamıştır.

İdare hukukumuzda bu konu daha çok disiplin hukuku içinde düzenlenmiş bulunan savunma hakkı çerçevesinde karşımıza çıkmakta, yine bu çerçevede yargısal içtihatlara konu olmaktadır.

Genel idari usul yasalarında kapsam dışı bırakılan faaliyet alanlarının şu biçimde sıralanması mümkündür :

1. Kararname, tüzük, yönetmelik gibi genel ve objektif nitelikli işlemlerin meydana getirilmesine ilişkin faaliyetler,

2. İdarenin özel hukuk tüzel kişisi gibi yürüttüğü yaratıcı ve teknik faaliyetler (idarenin, okul tiyatro yapımı gibi sosyal, kültürel alanlardaki teşebbüsleri ve ticari sınaî alanlardaki faaliyetleri),

3. Hiyerarşi kudretinin kullanılması araçlarından olan emir ve direktiflerin verilmesi ve genelgeler gönderilmesine ilişkin, idari fakat icrai olmayan iç düzen işlemleri,

4. İdari eylemlerin meydana getirilmesiyle ilgili olup, yerinde ve acele alınması gereken polis tedbirleri gibi, mahiyetleri gereği önceden bir idari karar alınması mümkün olmayan faaliyetler,

5. İdari işlemlerin yürütülmesiyle ilgili olan işlemler.

İdari usulünü yasalaştırmış ülkelerdeki pozitif düzenlemelere bakılarak, uygulama alanı bu sınırlarla belirlenen genel idari usul, şu hususlara ilişkin kurallar içermektedir :

1. İdari kararların alınmasından önceki hazırlık işlemleri,

2. İdari işlemi meydan getirecek olan idare makamlarının yetkileri,

3. Meydana getirilecek idari işlem ile menfaat ilişkisi bulunan kişilerin, idare makamları karşısındaki hukuki durumlarını, diğer bir ifadeyle, idare makamına karşı ileri sürülebilecek yetki ve ödevleri,

4. İdari işleme karşı başvuru yolları,

5. İdari işlemlerin geçersizlik halleri ve işlemin idarece geri alınması, değiştirilmesi ya da kaldırılmasına ilişkin şartlar ve bu hallerde izlenecek usul

İdari işlem kavramı ve özellikleri

Doktrinde ve uygulamada herkesçe kabul görmüş bulunan bir idari işlem kavramı tanımı bulunmamaktadır. Ancak, her idari işlem bir hukuki işlemdir. Hukuki işlemi ise, bir hukuki durum doğurmak, mevcut bir hukuki durumu değiştirmek ya da ortadan kaldırmak amacıyla ehliyetli bir hak sahibinin yaptığı irade beyanıdır. İdari işlemi ise, en kısa anlamda, idare hukuku alanında, idarenin tek yanlı irade beyanı ile hukuk düzeninde değişiklik yapan işlemler şeklinde tanımlayabiliriz. Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesine göre, kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamu hukuku kuralları uyarınca tek taraflı olarak tesis edilen ve re’sen uygulanabilir nitelikteki hukuki tasarruflar idari işlemdir. En geniş anlamda idari işlemi, idare hukuku alanında kamu yararını gerçekleştirmek, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde, hizmet gereklerine uygun olarak yürütülmesi amacıyla, ilgililerin rıza ve onayına ihtiyaç olmaksızın hukuki durumlarında değişiklik yapan, icrai nitelikte, re’sen icra edilebilen, hukuka uygunluk karinesinden yararlanmakla birlikte, idari yargı denetimine de tabi bulunan ve kural olarak belirli bir şekil çerçevesinde tesis edilen, idarenin tek yanlı irade beyanlarıdır. Kamu görevlilerinin atanması, haklarında disiplin cezası tesis edilmesi, idari para cezaları, belediyelerin imar plan değişikliği işlemleri, üniversite öğretim üyeleri ve öğrencileri hakkında uygulanan disiplin cezaları, kamulaştırma işlemi, maden ruhsatı verilmesi işlemi vs. hepsi bir idari işlemle gerçekleşmektedir.

İdari işlemin unsurları

İdari işlemin hangi unsurlardan oluştuğu 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinde26 ifade edilmiştir. Anılan yasa maddesine bakıldığında idari işlem,

1. Yetki,

(İdari işlemin yetki unsuru, idari işlemin idari teşkilat içinde yer alan herkes yerine, hukuk kuralları ile belirlenmiş ve sınırlanmış idari makamlar tarafından yapılabilme yeteneğini ifade eder. İdari işlem tesis edilirken hangi idari makam veya organın bu işlemi tesis etmeye yetkili olduğu konusu, kişi yönünden yetkisi hususunu; belli konulara ilişkin kararların hangi idari makamlarca alınacağı, konu yönünden yetki hususunu; idari makamların konu yönünden sahip oldukları yetkiyi hangi süre içinde kullanacakları meselesi, zaman yönünden yetki hususunu, konu yönünden sahip olunan yetkinin hangi coğrafi bölge sınırları içinde uygulanacağı konusu da yer yönünden yetki hususunu ilgilendirmektedir.)

2. Şekil,

3. Sebep,

4. Konu,

5. Maksat,

olmak üzere beş unsurdan oluşmaktadır.

İdari işlemin özellikleri

a. İdari işlemin tek taraflı olma özelliği

İdari işlemler, kural olarak idarenin tek yanlı iradesi ile ve ilgilisinin rıza ve onayına gerek olmaksızın hukuki sonuç doğurur. İdari işlemin tek taraflı olması özelliği nedeniyle, taraflar arasında irade eşitliği söz konusu olmayıp, kamusal iradenin üstünlüğü vardır. Tek taraflılık idari işlemin tek bir idari makam tarafından yapılması anlamına gelmemektedir. Burada asıl olan idari işlemin muhatabının izin ve onayına gerek duyulmamasıdır.

b. İdari işlemin icrai olma özelliği

İdari işlemin hüküm ve sonuç doğurabilmesi ve uygulanmasında, ilgililer, diğer idari birimler ve devletin diğer organlarının izin ve onayına gerek olmamasına idari işlemin icrailiği denir. İdari işlemlerin icrai olma özelliği, idari işlemin kamu yararı amacını gerçekleştirmek için, kamu gücü kullanarak tesis edilmesinden kaynaklanmaktadır. İdari işlemin icrai olması nedeniyle bu işleme karşı idari başvuru yapılması veya iptali istemiyle idari yargı yerlerinde iptal davası açılması, işlemin uygulanmasını durdurmaz.

c. İdari işlemin re’sen icra edilebilir olma özelliği

İdarece tesis edilen ve icrai niteliğe sahip olan idari işlemin hüküm ve sonuçlarının maddi alemde gerçekleşmesini sağlamaya yönelik faaliyetler bütününe idari işlemin resen icra edilebilir olmasıdır. Anayasada yer alan “hukuk devleti” ilkesinin bir gereği olarak “idarenin kanuniliği ilkesi“ uyarınca, idare işlemlerin re’sen icra edilebilmesi için, bu konuda verilmiş kanuni bir izne ihtiyaç vardır. Resen icraya yönelik izin yasa da öngörülmezse bu yetki idarece kullanılamaz.

d. İdari işlemin hukuka uygunluk karinesinden yararlanma özelliği

İdari işlemin aksi mahkeme kararı ile sabit oluncaya kadar hukuka uygun kabul edilmesi idari işlemlerin hukuka uygunluk karinesinden yararlanma özelliğidir. Hukuki işlemin hukuka aykırı olduğunun ispatı ilgilisi tarafından bu işleme karşı açılacak olan iptal davasında ispatlanmalıdır. Ancak, ilgilinin anılan işlemin hukuka aykırılığını ispatlayabilmesi için yasada öngörülen süre içinde iptal davasını açması gerekir.

e. İdari işlemin yargısal denetime tabi olma özelliği

Hukuk devletin doğal bir sonucu olarak bütün idari işlemler yargı denetimine tabi olmalıdır. Nitekim, 1982 Anayasası’nın 125’inci maddesinin 1’inci fıkrasında da, bütün idari işlem ve eylemlerin yargı denetimine tabi olduğu ifade edilmiştir.

Yukarıda yer verdiğimiz tanımlardan hareketle idari işlemin özelliklerini, tek taraflılığı, re’sen icra edilebilirliği, hukuka uygunluk karinesinden yararlanması ve yargısal denetime tabi olması şeklinde sıralayabiliriz. Bir idari işlem yetki, şekil, konu, maksat ve sebep unsurlarından oluşmaktadır.

Bu doğrultuda Anayasa’da yer alan idari usul ilkeleri ile ilgili maddeler şunlardır:

Madde 40/2 (Ek fıkra: 3/10/2001-4709/16 md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.

Eklenen bu fıkra bir hak kayıplarını önlemek ve yol göstermek için geçte olsa konmuş bir idari usul ilkesidir.

Kamulaştırma

MADDE 46- (Değişik: 3/10/2001-4709/18 md.)

Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.

MADDE 47- Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.

Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.

(Ek fıkra: 13/8/1999-4446/1 md.) Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.

Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı

MADDE 74- (Değişik: 3/10/2001-4709/26 md.) Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.

(Değişik: 3/10/2001-4709/26 md.) Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

 (Ek fıkra: 12/9/2010-5982/8 md.) Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/8 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.

Madde 125/4 Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz.

(Burada idari işlemin unsurlarından olan konu bakımından yetki söz konusudur.)

Madde 129/2 Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.

( İdari kararın alınmasından önceki hazırlık işlemi usul kuralı )

Madde 129/6 Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idarî merciin iznine bağlıdır.

( Kişi bakımından yetki söz konusudur.)

Madde 130/6 Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.

Madde 130/8  Üniversitelerin hazırladığı bütçeler; Yükseköğretim Kurulunca tetkik ve onaylandıktan sonra Millî Eğitim Bakanlığına sunulur ve merkezî yönetim bütçesinin bağlı olduğu esaslara uygun olarak işleme tâbi tutularak yürürlüğe konulur ve denetlenir.

 

 

 

 

 



[1] Hüseyin Bilgin, idari işlemin şekil unsuru, adalet dergisi sayı 31