12 Mart 2015 Perşembe

Engelli Kadın ve Ayrımcılık

 "Her kadın farklı özelliklere sahiptir." 
    Ülkemiz açısından bakıldığında özellikle kadın nüfus grubunun sosyal sorunlardan daha yoğun ve derin etkilendiği bilinen bir gerçektir. Çünkü kadın, eğitimden, iş ve mesleki olanaklardan yoksun, sosyal güvencesi olmaksızın marjinal işlerde çalışmakta (temizlikçi, çocuk bakıcısı gibi) ve erken yaşlarda gerçekleştirilen evliliklere maruz kalmaktadır. Kadın, geleneksel düşünce nedeni ile kamusal yaşama en az düzeyde dahi katılamamakta ve toplumsal etkililikleri oldukça düşük düzeyde kalmaktadır. Bu durum, kadının toplumsal yaşamda ikincil konumunu pekiştiren bir süreç olmaktadır (Küçükkaraca, 2005; Karataş, Duyan, 2005). Toplumsal yaşamda kadının durumunu iyileştirmeye ilişkin genel politikalarda ve uygulamalarda hala önemli eksiklikler vardır.

   Dünya’ da 500 milyon engellinin olduğu ve bu sayının yarısını da engelli kadınların oluşturduğu bilinmektedir. Ama son zamanlara kadar engelli kadınların var olduğu anlaşılamamıştır. Kadın hareketi ile engelli hareketinin birbirini oldukça geç ve yavaş tanıması, bu iki grubun birbirinin müttefiki olduğunu geç fark etmesine neden olmuştur. Feminist hareket, kadın olarak gördüğü gruba engelli kadınları dahil etmemiş ve engellilik konusu da en başından itibaren erkek egemen bir yapı içinde oluştuğu için onlarda feminist hareketi engelli kadınların dışında kabul etmişlerdir. Feminist gruplar ve engelli grupları içlerinde çok fazla grup bulundurdukları için heterojendirler. Ancak kendilerinin heterojen olduklarını da çok geç fark etmişlerdir. Hem heterojen olmaları hem de tarihsel süreç içinde benzer mücadeleleri ayrı ayrı yaşamış olmaları bir araya gelmelerini gerektirmektedir.
Toplumun engellilerle olan problemlerin kaynağının “ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığı gibi, bireysel düzeyde olduğu ve kurumsal uygulamalarla meydana çıktığı da söylenebilir” (Oliver,1990). Bireysel ve kurumsal uygulamalar da engellileri toplumun dışına iterek onları diğerlerinden ayırır. Bu ayrıştırma damgalama ve marjinalleştirme olarak karşımıza çıkar.

     Engelli kadınlar damgalanarak ve marjinalleştirilerek toplumdan iyice soyutlanmaktadırlar. Bu düşüncenin en belirgin örneği ise engelli kadınların sevgili yada eş olarak görülmemesidir. Yapılan bir araştırmada deneklere sorulan sorulara verilen cevaplar dediğimi doğruluyor. “ Engelli bir kadınla aşk yaşarım ama evlenmem. “ Toplumdaki bu yanlış anlayışın önüne geçilmeli ve toplum bilinçlendirilmelidir. Çünkü erkeklerin böyle düşünmelerinin bir sebebini de yetiştirildikleri aile içindeki düşünceler oluşturmaktadır. Ve herkesin bir engelli adayı olduğu unutulmamalıdır.

    Kadının engelli olması her koşulda şiddete maruz kalmasına neden olmakta, dolayısıyla kadının engeli şiddet açısından kışkırtıcı olmaktadır. Zihinsel engelli, işitme engelli ya da birden fazla engeli olan kadınlar ne yazık ki şiddete uğradıklarında bunu ifade etmede ve yardım istemede zorluk çekmektedirler.

    Engelli bireyler toplumda ötekileştirmenin getirdiği ayrımcılıkla karşı karşıya kalırlar fakat bu ayrımcılık engelli kadınlara daha fazla uygulanır.
Dışlanma, kültür ve gelenek temelinde sınırlandırma, tutumlar ve önyargılar sıklıkla engelli kadınları erkeklerden daha fazla etkilemektedir. Engelli kadınların dışlanması düşük benlik saygısına ve olumsuz duygulara yol açmaktadır. Destek servislerinin azlığı ve eğitim yetersizliği de çalışamamaya, sonuç olarak düşük ekonomik duruma sebep olmaktadır. Bu da aileye veya bakımını sağlayan kişilere daha fazla bağımlılığa neden olmaktadır.

   Anayasamız’ ın da 10. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesine göre “ Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.” Devletin, bu eşitliğin sağlanmasında pozitif yükümlülüğü vardır. Fakat bu yükümlülüğün ne kadar ve nasıl uygulandığı tartışma konusudur. Buradaki eşitlikle bahsedilen mutlak eşitlik olduğu halde fırsat eşitliği bile sağlanamamıştır.

    Engelli kadınların, kendi gereksinimlerini ifade etme, seslerini duyurma, karar alma süreçlerine aktif ve eşit derecede katılma, yani kendi hayatları üzerinde egemen olma savaşımında, onları güçlendirecek her alanda sosyal politika ve düzenlemelere gereksinim vardır.
Toplumsal sorunların öngörülmesine, analiz edilmesine ve çözümlenmesine dair geliştirilecek yaklaşımların bütüncül, birbiri ile ilintili ve süreklilik arz eden bir tavırla başarılı olabileceğine kuşku yoktur.

DİPNOT

1http://www.ozida.gov.tr/ozveri/ov3/ov3ozurlukadinveayrim.htm  
2Küçükkaraca, N., Feminizm ve Engelli Kadın, Engelli Kadınların Sorunları ve Çözümleri Sempozyumu, Kocaeli, 2005
3http://www.ozida.gov.tr/ozveri/ov3/ov3ayrimveozurlu.htm
4
http://www.ozida.gov.tr/ozveri/ov3/ov3ozurlukadinveayrim.htm
5http://www.ozida.gov.tr/ozveri/ov3/ov3ozurlukadinveayrim.htm
6http://www.ozida.gov.tr/ozveri/ov3/ov3ozurlukadinveayrim.htm
7http://www.sosyalsiyaset.com/documents/engelli_kadin.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder